Futbol Fanatikligi
Bir süre önce üzerine blog yazısı yazacağım birçok şey olduğundan bahsetmiştim. Ancak yazmak için ne kadar konu olursa olsun, her pazar gecesi oturup bir tanesini yazayım alışkanlığını henüz kazanamadım sanırım. Arkadaşların hatırlatması, sitenin alt yapısı için ödediğim taksitlerin boşa gitmemesi ve geriye baktığımda benden bir şeylerin kalmış olması düşüncesi ve bir kaç şey daha yazıları yazmama iten sebepler arasında. Ha bir de bu seferkinin bir diğer tetikleyicisi, kotayı doldurmuş olmamdan dolayı nette hiçbir şey yapamıyorum :( Bu blog yazısında 8 Mart cuma akşamı gittiğim Galatasaray-Gençlerbirliği maçıyla ilgili bazı anılarımı ve gözlemlerimi paylaşmak istiyorum.
Futbolu hiç bir zaman o kadar iyi oynayan, çok iyi takipçisi olan biri olmadım. Skorlardan sonra hayatımın akışını değiştirecek bir sevinç veya üzüntü de yaşamadım. Oturup 90 dakika izleyebilmem için o maçın önemli bir maç olması gerekti hep. Madrid - Barcelona, Galatasaray - Fenerbahçe ve bazen final maçları. Fanatik olamadım, oturup bir sezon boyunca bir takımın ne yaptığını takip edemedim. Sorduklarında Galatasaraylıyım derim. Ama üniversiteye giriş sınavlarına hazırlandığım zamanlarda Galatasaray’ın mor forması varmış sanırım. Dershanede arkadaşın okuduğu gazeteden görmüş ve ‘bu Galatasaray mı len’ demiştim. O kadar Galatasaraylıyım işte. Belki de akrabaların çoğunluğu Fenerli olduklarından baskı yapmışlardır ve ben de farklı olanı seçmişimdir : ) Bu aralar o kadar da ilgisiz sayılmam, Galatasaray’ın ligde hala birinci olduğunu, Salı günü Shalke 04 ile rövanş maçı oynayacağını biliyorum. Çeyrek final miydi? :P
Yaklaşık üç yıldır İstanbul’daydım ve üç büyüklerden hiç birinin maçına gitmemiştim. Bir fırsat doğdu ve gitmeye karar verdim. Biletler, kombineler her neyse hazır üç arkadaş gidiyoruz maça. Olumsuz durumlardan bahsedeyim önce. Maça ne kadar az eşyayla gidersen o kadar iyiymiş yaklaşımında bulundu arkadaşlarım. Çünkü yanımda istemeyerek almak zorunda kaldığım çantam vardı. O çantadan kurtulmam gerekiyordu, çantayı atma noktasına getirdiler ama henüz çok zaman geçmeden aldıkları suları, aburu cuburu çantaya atmaya başladılar. Atmayı göze almaya başladığım çanta işe yaramaya başlamıştı :) Bu durumla paralel olarak Galatasaray maçına neden, nasıl sivil kıyafetle gelirmişim. Sürekli maça giden fanatik adamım ya, hani öyle kural olduğunu bilsem bulurduk ederdik. Tamam forma alayım dedim. Tek maç için gidip forma alayım ne yapayım. Neyseki o sorunu da güzergah boyunca Galatasaray maçı için bir şeyler satan birilerinden basit bir atkı alarak çözdük. Artık Galatasaray maçına gittiğim belliydi :) Bir diğer olumsuz durum maç çıkışında izdiham olacağı için maç bitmeden bir kaç dakika erken çıkmamız gerekiyormuş. Çıkışımız zor olmadı ama. Bu kadar olumsuzluk Galatasaray’ın yenilgisinin yanında benim için bir hiç dersem üsteki paragraftan sonra çok da inandırıcı olmaz demi?
İlk defa yapılan bir aktivitenin heyecanı olması dışında bakalım ne varmış. O kadar insanın bir araya toplanması senin de aralarında olman bağırıp çağırman fena bir şey değildi aslında. Onun dışında yaptığım şeyden pişmanlık duymama durumunun olumluluğu var. Artık bir maça gitmeli miyim, gitmemeli miyim gibi soruların cevabının çok zaman almayacağının olumlu tarafı var. Ha bir de arkadaşlardan birinin kafasına silah dayanmasıyla korkunç ama komik olan bir anısını bizimle paylaşmasının, ardından çekilen fotoğrafta silahın hala kafasına dayanmış olduğu korkusunu yansıtan yüz ifadesine gülmemizin güzelliği var. Hayır fotoğrafı paylaşamıyorum.
Eğer fanatik falan değilseniz, maçları TVde izlerken bile tepkileriniz fazla sakin ise gidip statta izlemeniz biraz sıkıcı olabilir. Orda taraftar olarak oturuyorsanız biraz hareketli olmak, bağırmak, belirgin bir şekilde üzülüp sevinmeniz gerekebilir hatta küfür bile etmeniz. Takımın tezahüratlarını bilmek iyi olacaktır. Benim gibi yanlış söyleyip arkadaşınızı güldürmezsiniz :) Benim için ilkti ve çok farklı bir durum olmadığı sürece tek kalacağını da rahatlıkla söyleyebilirim. Yazıdan ne kadar eğlendiğimi aktarabildim bilmiyorum ama gerçekten güzeldi. İlk sefer olmasının güzelliğiydi. Çünkü bir daha ki sefere bilinmemezliklerden dolayı komik durumlar olmayacak her şey beklendiği gibi normal olacak. Futbola karşı fazla bir ilgim olmadığından ve maç biraz alt seviye olduğundan ve bir de Drogba çok geç oyuna alındığından maçı izlerken pek zevk almadım. Maç çıkışı ayrı bir olay zaten.
Bu da böyle bir anım olsun. İlk olmasından dolayı bir heyecan, eğlence ve bilinmezlik vardı. Artık öyle olmayacak, bir daha maça gitmem için daha güçlü sebeplere ihtiyacım olacak.