Sahne

Işıklar yandı.

Perdeler kalktı.

Oturuyor. Tam ortada, bir sandalyenin üzerinde. O kadar rahat ki…

Hareket etmek ya da konuşmak için en ufak bir baskı hissetmiyor.

Tüm sakinliğiyle durmaya devam ediyor.

Etrafında seyircilerin varlığını fark ediyor.

Seyircileri tanımıyor. Seyirciler de onu. Zaten kimsenin yüzü görünmüyor.

Elinde hiçbir senaryo yok. Onların elinde ise biletleri.

Her iki taraf da bekliyor. Kimse neden buradayız diye sormuyor.

Hangisi oynayacak, hangisi diğerini izleyecek, belli değil.

Ağlamaya başlıyor.

Bütün gözler aynı yere bakıyor.

Her bir göz, başka bir şey olmasını istiyor. Ama hiçbiri ne olacağını bilmiyor.

Oturuyor tam merkezde. O kadar ağır ki…

Seyircilerin varlığı onu yerinden oynatamıyor.

Nasıl bu kadar rahat ve sakin oturabiliyor?

Seyirciler mi onu izliyor, o mu seyircileri? Belli değil.

Seyirciler mi onu oynatacak, o mu seyircileri? Belli değil.

Oturan için, seyircilerin varlığı ile yokluğu arasında bir fark var mı? Belli değil.

Seyirciler, oturanı oynatamazsa, peki ne oynatacak? Belli değil.

Seyirciler oturmaya, oturan seyretmeye devam ediyor.

Camdan gökyüzünü fark ediyor. Mutfağa çay yapmaya gidiyor.

youtube-music-alfa-romero-odyssey